PROJE İSMİ | AMACI | DURUM | BAĞLANTI LİNK |
---|---|---|---|
100 Yazar 100 Eser | Cumhuriyetimizin 100. yılına özel | Tamamlandı | Satın Alabilirsiniz |
Kudüs | Kanayan Yaramız | Tamamlandı | Satın Alabilirsiniz |
Yarım Kalan Hikayeler | Herkesin bir hikayesi vardır | Eser alımı tamamlandı | Eser Paylaşımı |
Öğretmenim | Sizi etkileyen öğretmeninizi anlatın antolojide yer verelim | Devam ediyor | Eser Paylaşımı |
Ortadoğu şiir yarışması | 3 kişiye ödül verilecek | Devam ediyor | Eser Paylaşımı |
Güle Revan | 40 Yazar 40 Naat | Eser alımı tamamlandı | Satın Alabilirsiniz |
Günlük hayatımızda çok sık kullandığımız, genellikle anlatılması zor ve güç durumlarda başvurduğumuz, herkesin kulağının aşina olduğu ‘söze nereden başlasam’ diye bir deyim vardır Türkçe’mizde. Lakin içinde bulunduğumuz çağın getirdiği yozlaşmalar, sapkınlıklar, menfaat savaşları ve toplumsal davranış bozukluklarını göz önünde bulundurduğumuzda bizim söze nereden başlayacağımız çok aşikar. Rahmetli şair -bana edebiyat aşkını aşılayan- Cahit Zarifoğlu’nun dediği gibi “çocukları ürkütülmüş bir dünyanın denizi mavi olsa ne yazar olmasa ne”…
Evet çocuklarımız ürkütüldü… Anne babalar ürkütüldü… Toplum ürkütüldü… Biz ürkütüldük… Kadınlarımız göz göre göre cellatlarının ellerine tutsak bırakıldı. Gençlerimizin beyinleri internet ve sosyal medya gibi mecralarla allak bullak edilip cehalet kuyularına atıldı. Erkeklerimiz ya korkutulup sindirildi ya da tam tersi bir reaksiyonla eli kanlı birer vahşi canavarlara dönüştürüldü. Ekonomik bağımsızlığını elinde bulunduramayan yaşlılarımızın bir çoğu eski bir mendil gibi buruşturulup kenara atıldı. Genç kızlarımız filmlerdeki dizilerdeki göz boyayan ışıltılı hayatların hayali ve özentisiyle uyuşturuldu.
Şimdi diyorum acaba gökyüzü hala temiz mi, bulutlar mavi mi, denizler serin mi?.. Kuşlar zamanında göçer, ağaçlar zamanında çiçek açar mı, Güneş her sabah mütemadiyen tüm ihtişamıyla doğar mı?.. Yıldızlar ışıltısıyla geceyi süsler mi? Peki bunlardan bana ne! Kime ne! Kaç kişi tanıyoruz etrafımızda bunlarla mutlu olabilecek?
Gazetelerin üçüncü sayfaları ve ana haber bültenleri kadın cinayetlerinin, çocuk kaçırma ve kötü emellerine alet etmelerin, kötü arkadaş kurbanı gençlerin, uyuşturucu batağından çocuklarını kurtarmaya çalışan anne babaların, gaspların, cinayetlerin vb. haberleriyle dolup taştı. Yine Cahit Zarifoğlu’nun dediği gibi “ben bu çağdan nefret ettim, etimle kemiğimle nefret ettim” diye düşünüyoruz bir çoğumuz. Çocuklarımızın, gençlerimizin bizden ayrı, gözümüzden ırak okulda, işte, yolda geçirdiği her dakikadan tek tek korkuyoruz. Ürküyoruz… Tedirgin ve endişeliyiz. Ya bir şey olursa, ya başına bir iş gelirse diye içimiz içimizi yiyor bir kurt gibi… En önemlisi güven duygusunu çoktan kaybettik. Kimseden emin olamıyoruz bir zararı dokunmayacağına. En yakınlarımızdan, eşlerimizden, çoluk çocuğumuzdan, anne babalarımızdan, kardeşlerimizden, dostlarımızdan bile şüphe duyar olduk. Hatta ve hatta çoğu zamanlar kendimizden bile emin olamadığımız, şüpheye düştüğümüz zamanlar olmuyor değil. Tam olarak bir klas duruş beyefendisi rahmetli Nuri Pakdil’in “Yapayalnız dolaşıyor bu çağın insanı, çünkü birlikte yürüyecek kadar bile güvenmiyor kimse birbirine” dediği noktadayız. Sürekli sırtımızdan bir hançer yeme korkusuyla baş başa yaşıyoruz.
Her şeye rağmen yine de dünya da güzel şeyler yaşanabileceğine olan inancımı kaybetmeden, bir gün mutlaka iyilik kazanacak inancıma sımsıkı sarılarak ümidimi taze tutup sözü yakın zamanda aramızdan ayrılan kendi tabiriyle dünya sürgününü tamamlayan üstad Sezai Karakoç’un “geldik çağı gördük ve ürperdik” anektoduyla noktalıyorum.
İsmail KARASU
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.