DOLAR 19,3938 -0.05%
EURO 21,3251 0.06%
ALTIN 1.244,76-0,45
BITCOIN 568831-2,79%
İstanbul
13°

PARÇALI AZ BULUTLU

04:40

İMSAK'A KALAN SÜRE

İsmail Karasu

İsmail Karasu

17 Mart 2024 Pazar

BİR KLAS DURUŞ BEYEFENDİSİ (NURİ PAKDİL)

BİR KLAS DURUŞ BEYEFENDİSİ (NURİ PAKDİL)
0

BEĞENDİM

ABONE OL

BİR KLAS DURUŞ BEYEFENDİSİ (NURİ PAKDİL)
“Kalem, benim kalem.” Diyen büyük üstadın anısına rahmet ve minnetle…

Çok uzun seneler ara verdiğim yazma eylemine biraz geç de olsa sosyal medyayı kullanmaya
başlayıp o güne kadar varlığından bihaber olduğum Cahit Zarifoğlu’nu keşfedince tekrar bir bağlanma
hissiyatı duydum. Cahit Zarifoğlu’nu okudukça kelimelerin zihnimdeki dansına adeta şahit olup tekrar
kağıt ve kalemle barış ilan ettim. Peki kimdi bu Cahit Zarifoğlu? Neden zarif şairdi? Neden sözleri
beni bu denli derinden etkiliyor, yeniden yazma aşkı aşılıyordu? Bu zarif adamın dünyasını, yaşamını
biraz araştırıp irdelerken o da ne adeta dünyanın yuvarlak olduğunu keşfedercesine bir büyük üstadın,
bir direnişçinin, bir klas duruş beyefendisi, yazdıklarıyla yaşamı birebir örtüşen Nuri Pakdil’in
varlığıyla tanışıyordum.
Ve okuduğum ilk sözlerinden biri olan “İnsan durup dururken yazar olmaz, yaza yaza yazar olunur”
cümlesi hafızamda çoktan kayıt altına alınmıştı.
Kahramanmaraş Lisesi’nde yolları kesişen ve “Yedi Güzel Adam” diye bilinen şair ve yazarlardan
biri olan Nuri Pakdil yaşı itibariyle bu gruptakilere ağabeylik yapmıştır. Deneme, eleştiri, şiir ve oyun
yazarı olan Pakdil yüreğindeki bitmek tükenmez Kudüs aşkından dolayı “Kudüs Şairi” olarak
adlandırılmıştır.
1930’lu yıllardan başlayarak son yüzyıllık dönemde entelektüel İslam düşüncesi çizgisinde gelişen
düşünce ve edebiyat hayatımızın öncü isimlerinden biri olmuştur.
Bana Nuri Pakdil’i sevdiren en büyük özellik yazmanın onun için hem yüce bir tutku hem de çok ağır
bir görev olması, yazdıklarının arkasında durup, yazdıklarını hayatıyla tasdik etmesi. Daha da ötesi
yazdıkları neyse kendisi odur. Kendisi neyse sözü de odur. Yazdıkları adeta kendisinin kağıda kaleme
dökülmüş halidir. Her zaman hayatı, eylemi ve tavır sahibi olmayı öncelemiş bir yazardır. Onun için
önemle ve öncelikle savunulması gereken insanın izzeti ve yüceliğidir.
Her cümlesi hayatının, duyduklarının, hissettiklerinin adeta doğal bir uzantısı olarak yerleşir
yazılarına. Bütün yazdıkları onurlu, kimlikli, özgürce ve anlamlı bir hayat yaşamak için bir çağrı ve
direniş hattına çeker insanı. Haksızlıklara, sömürülere başkaldırıyı bayraklaştıran bir eylem ve ahlak
adamıdır. Ahlak anlayışı ve duyarlılığı Kuran’ın ahlak anlayışla birebir örtüşür.
Namaza başladığı tarihi hayatında en önemli varoluş ihtilalinin başlangıcı olarak ilan eden yazar
insanın eşya iştahı ve tutkusunu onur eksilten bir durum olarak niteler. Beden ve mekan titizliklerinin
ruhsal oluşumlara yol açacağına inanır ve hayatının her alanına uygular. Bacak bacak üstüne atarak
oturduğunu yahut tıraş olmadan yazı makinasının başına oturduğunu gören olmamıştır asla.
Çağdaş edebiyatımızın en simgeci, en üslupçu, en dilci, en sembolist yazarı olan Pakdil “yazar önce
niçin yazdığını, kalemi eline alış gayesini düşünen insandır diyerek kendisinden sonraki yazarların
omzuna sürekli sorgulanması gereken yükü yıkmıştır.
“Yüreğimin yarısı Mekke’dir, geri kalanı Medine’dir. Üstünde bir tül gibi Kudüs vardır.”
“Yürü kardeşim ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin”
Rahmetle yad ediyorum….

Devamını Oku

PUSLU ÇAĞ

PUSLU ÇAĞ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Günlük hayatımızda çok sık kullandığımız, genellikle anlatılması zor ve güç durumlarda başvurduğumuz, herkesin kulağının aşina olduğu ‘söze nereden başlasam’ diye bir deyim vardır Türkçe’mizde. Lakin içinde bulunduğumuz çağın getirdiği yozlaşmalar, sapkınlıklar, menfaat savaşları ve toplumsal davranış bozukluklarını göz önünde bulundurduğumuzda bizim söze nereden başlayacağımız çok aşikar. Rahmetli şair -bana edebiyat aşkını aşılayan- Cahit Zarifoğlu’nun dediği gibi “çocukları ürkütülmüş bir dünyanın denizi mavi olsa ne yazar olmasa ne”…

Evet çocuklarımız ürkütüldü… Anne babalar ürkütüldü… Toplum ürkütüldü… Biz ürkütüldük… Kadınlarımız göz göre göre cellatlarının ellerine tutsak bırakıldı. Gençlerimizin beyinleri internet ve sosyal medya gibi mecralarla allak bullak edilip cehalet kuyularına atıldı. Erkeklerimiz ya korkutulup sindirildi ya da tam tersi bir reaksiyonla eli kanlı birer vahşi canavarlara dönüştürüldü. Ekonomik bağımsızlığını elinde bulunduramayan yaşlılarımızın bir çoğu eski bir mendil gibi buruşturulup kenara atıldı. Genç kızlarımız filmlerdeki dizilerdeki göz boyayan ışıltılı hayatların hayali ve özentisiyle uyuşturuldu.

Şimdi diyorum acaba gökyüzü hala temiz mi, bulutlar mavi mi, denizler serin mi?.. Kuşlar zamanında göçer, ağaçlar zamanında çiçek açar mı, Güneş her sabah mütemadiyen tüm ihtişamıyla doğar mı?.. Yıldızlar ışıltısıyla geceyi süsler mi? Peki bunlardan bana ne! Kime ne! Kaç kişi tanıyoruz etrafımızda bunlarla mutlu olabilecek?

Gazetelerin üçüncü sayfaları ve ana haber bültenleri kadın cinayetlerinin, çocuk kaçırma ve kötü emellerine alet etmelerin, kötü arkadaş kurbanı gençlerin, uyuşturucu batağından çocuklarını kurtarmaya çalışan anne babaların, gaspların, cinayetlerin vb. haberleriyle dolup taştı. Yine Cahit Zarifoğlu’nun dediği gibi “ben bu çağdan nefret ettim, etimle kemiğimle nefret ettim” diye düşünüyoruz bir çoğumuz. Çocuklarımızın, gençlerimizin bizden ayrı, gözümüzden ırak okulda, işte, yolda geçirdiği her dakikadan tek tek korkuyoruz. Ürküyoruz… Tedirgin ve endişeliyiz. Ya bir şey olursa, ya başına bir iş gelirse diye içimiz içimizi yiyor bir kurt gibi… En önemlisi güven duygusunu çoktan kaybettik. Kimseden emin olamıyoruz bir zararı dokunmayacağına. En yakınlarımızdan, eşlerimizden, çoluk çocuğumuzdan, anne babalarımızdan, kardeşlerimizden, dostlarımızdan bile şüphe duyar olduk. Hatta ve hatta çoğu zamanlar kendimizden bile emin olamadığımız, şüpheye düştüğümüz zamanlar olmuyor değil. Tam olarak bir klas duruş beyefendisi rahmetli Nuri Pakdil’in “Yapayalnız dolaşıyor bu çağın insanı, çünkü birlikte yürüyecek kadar bile güvenmiyor kimse birbirine” dediği noktadayız. Sürekli sırtımızdan bir hançer yeme korkusuyla baş başa yaşıyoruz.

Her şeye rağmen yine de dünya da güzel şeyler yaşanabileceğine olan inancımı kaybetmeden, bir gün mutlaka iyilik kazanacak inancıma sımsıkı sarılarak ümidimi taze tutup sözü yakın zamanda aramızdan ayrılan kendi tabiriyle dünya sürgününü tamamlayan üstad Sezai Karakoç’un “geldik çağı gördük ve ürperdik” anektoduyla noktalıyorum.

 

İsmail KARASU 

 

 

Devamını Oku

SEVGİ EYLEM İSTER

SEVGİ EYLEM İSTER
3

BEĞENDİM

ABONE OL

Der ki Cahit Zarifoğlu ; “insan sevmeli, bazen bir insanı yahut bir ağacı ya da kanadı kırık bir kuşu…
Zaten sevmezse insan, insan mı olur”… Ve ona nazire yaparcasına ekler İsmet Özel “Sevmek
mübalağa sanatıdır, abartın” diye.
Tabiatı gereğince insan sevmek ve sevilmek ister ve aslında muhtaçtır bu en derin ve en özel
duyguya. Sevmek insanı insan yapan en temel özelliklerden biridir. İnsan gönlünün ulaşabileceği en
kutsal belde…
Tam olarak ismini anımsayamasam da bir yazar yahut şairin yakın zamanda okuduğum yazısının
bir bölümünde “belki içinde
bulunduğum bu oda karşımda duran duvar da beni seviyordur
söyleyemediği için bunu asla bilemem” diyerek gayet açık ve net bir ifade ve nazik bir tavırla insanlara
sevdiğini söyleme konusunda tavsiye ve çağrıda bulunuyordu.
O halde sevgimizi her ne yolla olursa olsun ifade etmeye çalıştığımızda bonkör davranmalı asla
cimrilik etmemeliyiz. Buna karşılık sevgimizi tam manasıyla ifade edebilmenin sadece “seni seviyorum
“demekle, süslü kelimeler ve cümlelerle mümkün olmayacağını da bilmemiz gerekir. Belki sevmenin
ilk şartıdır sevdiğimizi söylemek ama daha da önemlisi hal, hareket ve davranışlarımızla sevgimizi
hissettirebilmek, kalbimizde coşan bu sıcaklığı sevdiklerimizin kalbine enjekte etmeyi başarabilmek
olacaktır. Yani insan sadece sevildiğini duymak değil bunu tüm varlığıyla kalbiyle ve ruhuyla hissetmek
ister.

Sevgimizi hissettirebilmenin en kıymetli ve en önemli yolu ise tüm davranışlarımızla hatta
yaşamımızla sevgimizi eyleme dökmek olacaktır. Çünkü sevgi eylem ister, fedakarlık ister, emek ister,
özveri, vefa, sadakat ister. Sevgimizi sunduğumuz kişi bilmek ve emin olmak ister başına gelebilecek
her zorlukta, içinden çıkmakta zorlandığı, bunaldığı, yalnız ve güçsüz hissettiği her durumda kendisini
seven bir kişinin yanında olacağını ve karşılıksız, çıkarsız sırtını dayayabileceği yüce bir dağ gibi
arkasında durduğunu.
Seven kişiye düşen en
büyük görev, hiçbir fedakarlıktan kaçmamak şartlar ne olursa olsun sevdiği
kişinin her daim imkan ölçüsünde yanında olmak, her türlü desteğe ve yardıma koşulsuz hazır
olduğunu hissettirerek sevgisini eyleme dökmektir. Yani gücüyle, imkanları, özverisi, sadakati,
fedakarlığı ve vefasıyla yerine göre teskin edici birkaç söz yerine göre büyük emek isteyen fiilleri
omuzlayarak sevdiğinin yanında olmayı başarabilmeli ve bıkkınlık göstermemelidir. Gerçekten seven
bir kişi için göze alamayacağı hiçbir fedakarlık ve zahmet yoktur, sevdiğinin ne en zor ne de en mutlu
anında yanında olmayı engelleyebilecek.
Sevginiz daim olsun….
İsmail Karasu

Devamını Oku

DUYURU

DUYURU
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Ve ben;
Bugün bir takvim yaprağı daha eskidim dünden,
Bir yaprak daha tükendim
Bir yaprak daha gittim ömürden.
Yorulduğum doğrudur, değil yıkıldığım
Asılsız ihbar
Eskiyen yüzümdür, yok yaşlandığım.
Ve gördüm
Ve bildim
Ve duydum
Sadece nefes alıp vermekmiş yaşamak sandığım.
Duvarda saatin tik takları
Elimde karanfil kokulu çayım
Geçiyor yanımdan yüzüme bakmadan
Varsın geçsin
Dört nala koşan dolu dizgin atlar misali zaman.
Baki kılan umudumdur beni hayata
Her güneşle dalından taze topladığım
Ve söylenecek cümlelerim, eteğine yapıştığım.

İsmail KARASU

Devamını Oku

DÜŞEŞ

DÜŞEŞ
1

BEĞENDİM

ABONE OL

 DÜŞEŞ

 

Ya biraz daha ölelim aşktan

Bağışla beni gözlerine,

Ya da uğurla

Davullar zurnalar eşliğinde.

Durma biraz öfkelen

Ve biraz daha öfkelen

Ve çok öfkelen

Takın en sinirli halini yüzüne

Bağır çağır

Yont tenimden mutlulukları.

Sök gözlerini, gözlerimden

Çek hesaba evvela Münker ve Nekir’den.

Ya da sus

Hiç konuşma

Cezalandır sükutunla

Aldanma mahsunluğuma

Ve acıma

Yırt al derimden umudumu.

Ya biraz daha ölelim aşktan

Bağışla beni gözlerine,

Ya da uğurla

Zifiri karanlıklara.

Çıkart beni senden

Çıkartabilirsen

Eksilmeden

İsmail KARASU

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.

WP Radio
WP Radio
OFFLINE LIVE