PROJE İSMİ | AMACI | DURUM | BAĞLANTI LİNK |
---|---|---|---|
100 Yazar 100 Eser | Cumhuriyetimizin 100. yılına özel | Tamamlandı | Satın Alabilirsiniz |
Kudüs | Kanayan Yaramız | Tamamlandı | Satın Alabilirsiniz |
Yarım Kalan Hikayeler | Herkesin bir hikayesi vardır | Eser alımı tamamlandı | Eser Paylaşımı |
Öğretmenim | Sizi etkileyen öğretmeninizi anlatın antolojide yer verelim | Devam ediyor | Eser Paylaşımı |
Ortadoğu şiir yarışması | 3 kişiye ödül verilecek | Devam ediyor | Eser Paylaşımı |
Güle Revan | 40 Yazar 40 Naat | Eser alımı tamamlandı | Satın Alabilirsiniz |
İnsan olmanın en bariz vasıflarından birisi soru sormaktır. Sorunun peşine düşmek de herkese nasip olmaz. Ne yazık ki, hayat bize her istediğimiz sorunun karşılığını vermedi. Cevabı bulmak da, hayatı keşfetmek de bizim elimizdedir. Bu keşif yolculuğunda yol uzundur, azık ise yeterli değildir. Herkes elindeki imkanlarla bu yolculuğa çıkar, yolcunun hâlini de Allah (c.c.) bilir. İmkandan kasıt gösteriş değildir. Çünkü, istediğimiz kadar şatafata, gösterişe kapılsak da şaşaaya gömülsek de bu dünya sefaletinden asla kurtulamayız. Bu dünya ki, bir oyalanma yeri ve gönül aldatmacasıdır. Gönül aldanmaz ise, onun için kurtuluş yakındır.
Ömer Hayyam’a ait olan,
“Ne bilginler geldi, ne buldular!
Mumlar gibi dünyaya ışık saldılar…
Hangisi yarıp geçti bu karanlığı?
Birer masal söyleyip uykuya daldılar.”
şiirinde de, masaldan kasıt bir yalan ve düzmece olan dünya hâlinden ve ahvâlinden dem vurulmaktadır. Masalın başı güzelleme sonu güzellemedir. Bu masalın sonunda bilgin olsan da cahil olsan da uykuya dalarsın.
Uykuya dalmadan önce gelin seyredelim âlemi.
Âlem bir ukbâ trenidir. Tren kaçmadan yetişmeli. Çünkü yol çok uzun. Yolda engeller vardır fakat imkânlar da vardır. Bir imkân vardır ki adına kâlp derler; onun önderliğindeki yolculuk ne güzeldir, güzergâh ne güzeldir, hedef ne güzeldir. Gönül almak ne güzeldir, vermek ne güzeldir. Kalp kırmak, Kâbe’yi yıkmaktır. Gönül/kâlple ilgili o kadar çok deyim ve atasözümüz vardır ki, geçmişten bu yana sadece gönül diliyle bile konuşsak aşılmayacak yol, dile gelmeyecek güzellik kalmazdı fikrimce.
Gönül dili, hâl dili ile nice dereceler yükselir, nice makamlara erilir. Osmanlıca ‘dil’ demek de ‘gönül’ demektir. Gönül deryası dil kıyısına vurunca nice inciler oluşur bu âlemde. Bu âlemde
gönlü mesken tutmak lazımdır, gönlü heybeye koyup yola çıkmak lazımdır. Kimseyi incitmemek ve incinmemek lazımdır.
“Gölgesinde otur amma
Yaprak senden incinmesin.
Temizlen de gir mezara
Toprak senden incinmesin.” der Abdürrahim Karakoç.
Bütün bu keşmekeş dünya halini bir kenara koyup hemhâl olsaydık, dert kalır mıydı, hastalık kalır mıydı bilmem!, karıncayı incitmeyen fil, gülü incitmeyen bülbül olabilseydik…. Bâkî (1526 – 1600)’nin de dediği gibi, “Âvâzeyi bu ‘âleme Dâvûd gibi sal, Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş”…. “Yüksek sesini bu aleme Davut gibi sal çünkü bu gök kubbede baki kalan ancak hoş bir seda imiş.” diyor şair. Bu dünyada bir mihmanız, bir misafiriz; bu gökkubbede güllerin yerini güzel sesli bülbüller alacak; herşey yerini bir diğerine bırakacak, dünya kimseye kalmayacak, göklerde baki kalan sadece saba yeli gibi sedalar olacak.
İnsan olmanın en bariz vasıflarından birisi soru sormaktır, sorunun peşine düşmek de herkese nasip olmaz demiştik. Nasip olsun ki, masaldan, ukbâdan, gökkubbeden dem vurduğumuz bu gönül sofrasında hemhâl olalım, hâlden anlayalım. Sorularımız cevapsız kalmasın, keza bu dünya lehine masallarımızı söylüyoruz ve yakında uykuya dalacağız.
Sahi ne çok kaybettik
Ne çok telaş biriktirdik.
Ne çok aldandık
Ve ne çok aldattık.
Bu dünya uykusunda bir ninni duyduk
Kimimiz şair,
Kimimiz mecnun olduk.
Zübeyde Demir
YAZARLARIMIZ
14 Mayıs 2024DUYURU
14 Mayıs 2024YAZARLARIMIZ
14 Mayıs 2024YAZARLARIMIZ
14 Mayıs 2024YAZARLARIMIZ
14 Mayıs 2024YAZARLARIMIZ
14 Mayıs 2024DUYURU
14 Mayıs 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.