PROJE İSMİ | AMACI | DURUM | BAĞLANTI LİNK |
---|---|---|---|
100 Yazar 100 Eser | Cumhuriyetimizin 100. yılına özel | Tamamlandı | Satın Alabilirsiniz |
Kudüs | Kanayan Yaramız | Tamamlandı | Satın Alabilirsiniz |
Yarım Kalan Hikayeler | Herkesin bir hikayesi vardır | Eser alımı tamamlandı | Eser Paylaşımı |
Öğretmenim | Sizi etkileyen öğretmeninizi anlatın antolojide yer verelim | Devam ediyor | Eser Paylaşımı |
Ortadoğu şiir yarışması | 3 kişiye ödül verilecek | Devam ediyor | Eser Paylaşımı |
Güle Revan | 40 Yazar 40 Naat | Eser alımı tamamlandı | Satın Alabilirsiniz |
Gençler, somut düşünceden soyut düşünceye geçişte, hem çocukluk hem yetişkinlik arasında kendini sıkışmış hisseder ve iki durum arasında bocalamaya başlarlar; kimlik arayışına girer ve kafalarında kurduğu dünyada yaşamaya başlamak isterler. Artık ebeveynlerinin bir uzantısı değil de bağımsız bir birey olduklarının yavaş yavaş farkına vardıları bir dönemdir bu dönem. Anne ve babaların en büyük vazifesi ise, bu dönemde çocuklarına verdikleri eğitimle, çocuklarının doğuştan getirdiği en iyi tarafının ve kişiliğinin her yönünün gelişmesini sağlamak, sabırlı ve anlayışlı olmaktır. Söz konusu olan çocuğun eğitimi ve inşa edilmesi ise, ebeveynin eli biraz daha güçlense de değiştirme dediğimiz “hidayet” sadece CenabıAllah’ın elindedir. Karakterimiz başkaları üzerinde olumlu tesir bıraktıkça, o tesir Allah’ın dilemesi ile kişilerde değişim ve dönüşümün ortaya çıkmasına vesile olacaktır.
Ergenlik dönemi, gençlerin, körü körüne aile ya da toplum tarafından dayatılan hazır düşünceleri, daha akılcı biçimde sorguladıkları bir dönemdir. Ebeveynin bu dönemdeki tavrı ve üslubu çok önemlidir; çocuğuna ne fazlasıyla baskı uygulamalı ne de tamamıyla serbest bırakmalıdır. Çocuğun benliğine karşı yaptırım ve saygı noksanlığı, onda geri dönüşü olmayan izler bırakabilir. Çünkü hayat deneyimleri çok azdır ve çabuk kırılırlar. Aslında bireyin hırçın, inatçı ve saldırgan tavırları kişisel ve ya cinsel kimlik karmaşasından dolayı ortaya çıkan buhrandan kaynaklanıyor olabilir. Bazen de ergen birey, bu karmaşa durumunu hazmetmek için olur olmaz duygu aşırılıkları, uçarılık, haylazlık, gözü karalık, bunalımlar, çatışmalar, kaygılar vb. yaşayabilir. Amaç aslında, kendi iç dünyasına mekân hazırlamaktır. Ergenlik döneminde yaşanılan bu çelişkilerin, bireyin aidiyeti ve dini algılayış biçimindeki etkisi de inkâr edilemez. Kişinin kendini sorgulamaya başladığı bu aşama, ‘ben kimim, nasıl bir insanım’, politik açıdan ‘muhafazakâr mıyım, özgürlükçü müyüm’, dinî değerler açısından ‘dini değerleri ne ölçüde biliyorum ve yaşıyorum’, ‘ben hangi sosyal çevreye aitim, hangi karakterde arkadaşlarım olmalı ve karşı cinsten hangi yönüyle hoşlanmalıyım?’ vb. tarzda ardı arkası kesilmeyen soruların yoğunlaşmasıyla kimlik krizi gerçekleşmektedir. Kimlik krizi sürecinde şüphe çok önemli bir faktördür. Bireylerde, özellikle dinî değerler ve İslamiyet’e karşı şüphe, kimliği sarsıcı bir rol oynamaktadır; bireyin duygu ve düşünce dünyasında karmaşaya ve nedenselliğe yol açmaktadır. Bu nedenle birey, küçük yaşlarda kendi içsel dünyasında sorguladığı sorulara cevap bulamadığı sürece şüphe ejderhasına yem oluyor. Ekonomist kapitalist sistemin de birer parçası olan Deizm, Ateizm ve marjinal dini akımlar, bireyi şüpheye götürecek delilleri de içinde barındırdığından bireyin aidiyeti ve kimliğinde olumsuz etkiye sahiptir. Özellikle, genç nesil arasında yoğun olarak yaşanan hastalıklar olarak görebileceğimiz doyumsuzluk, şiddet, depresyon, kaygı, dert ve sıkıntı hatta sonu intiharlara kadar varabilen hastalıklar, baktığımızda hepsi manevi/dinî kökenlidir ve bunların tedavisinde dinin ayrı bir yeri mevcuttur. Ayrıca dini gruba aidiyetlik, kitap kulüpleri, kültür ve sanat etkinlikleri, spor faaliyetleri bireylerin kendi benliğini kabul etme yolunda birer araçtır aslında.
Dijital araçların da mobilizasyon kazanmasıyla birlikte, bireyde haz merkezli bir yaklaşım gözlenmektedir. Birey bu yaklaşımı ile hem cinsel kimliği hem de dini-kültürel değerleri arasında çatışma yaşamaktadır. Ayrıca son dönemlerde oldukça popüler olan, sanal dünyada da izlerine rastladığımız, LGBT akımlarının da öne sürdüğü cinsel kimliği reddetme yaklaşımı benimsenmeye başlanmıştır. Bu yaklaşım da bireyi sosyal, ruhsal ve duygusal yalnızlığa itmektedir. Çaresiz kalan bireyde, sigara, alkol, madde kullanımı, deizme yönelme, çevrimiçi cinsellik bağımlılığı, mesaj bırakıp intihar etme vakaları artış göstermektedir. Aslında o intihar mesajları bireyin kendisini, hem ebeveyne hem sosyal hayatına fark ettirmeye yönelik yaptığı duygusal çığlıklardır. Ebeveyn olarak rehberlik etmek de sadece yasak koymak değildir! Pozitif mesaj, negatif tavırla verilmemelidir. Çocuğunuzun yaptığı yanlış davranış, başkalarının yanında yüzüne vurulmamalı, eleştirilip gururu kırılmamalıdır. Baş başa kalındığında gerekli uyarılar yapılmalıdır. Ebeveyn ilk önce en büyük yatırımı kendisine yapmalı, düşünce biçimini olumluya çevirmeli, onunla amel edip kendisini değiştirmelidir. Anne/baba olarak olumlu bir karakterimiz, güzel ahlakımız yok ise, samimiyet ve iyi niyet yok ise, hiçbir iltifat ve uyarı çocuğumuzda tesir bırakmaz ve asla ona inandırıcı gelmez. Unutulmamalı ki, kimlik bunalımı ile birlikte çağımızın en önemli sorunu olan teknoloji bağımlılığı ancak aile içindeki dayanışma ve kaynaşma ile çözüme kavuşabilir.
Selam ve dua ile.
Zübeyde Demir
YAZARLARIMIZ
14 Mayıs 2024DUYURU
14 Mayıs 2024YAZARLARIMIZ
14 Mayıs 2024YAZARLARIMIZ
14 Mayıs 2024YAZARLARIMIZ
14 Mayıs 2024YAZARLARIMIZ
14 Mayıs 2024DUYURU
14 Mayıs 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.